Dostlarımızı, akrabalarımızı incitmemek gerek, hal hatırlarını sorup, ne halde olduğunu bilip, gerekirse yardımda bulunmak gerek, böylece duasını almış, Rabbim'i de razı etmiş oluruz inşallah, Rabbim, cümlemizi, dostlarımızın, akrabalarımızın kıymetini b

Salı, 05 Mart 2019 13:59 tarihinde oluşturuldu
Gösterim: 399
Pin It

Dostlarımızı, akrabalarımızı incitmemek gerek, hal hatırlarını sorup, ne halde olduğunu bilip, gerekirse yardımda bulunmak gerek, böylece duasını almış, Rabbim'i de razı etmiş oluruz inşallah, 
Rabbim, cümlemizi, dostlarımızın, akrabalarımızın kıymetini bilenlerden eylesin, Amiin.
Bir kıssada;
Hz. Mevlânâ şöyle ifâde buyurur:

“İnsanı inciten kişinin, Allâh’ı incittiğinden haberi yoktur. O bilmiyor ki bu küpün suyu, Hak ırmağının suyu ile birleşmiştir.”

“Bilgisizliğimiz, körlüğümüz yüzünden, Hakk’ın velîlerini hor görmek, onları incitmek istiyoruz.”

“İbtilâ, belâya uğrayış bir hastalıktır, belâya uğrayan kişiye acırlar, ama ahmaklık öyle bir hastalıktır ki başkalarını da yaralar ve incitir.”

“Ahmaklar, insan yapısı mescide saygı gösterirler de, gönül sahiplerinin gönüllerini kırmaya çalışırlar.”

“Bu gönül evinin içinde kimin bulunduğunu biliyorsanız, bu gönül sahibinin kapısı önünde ettiğiniz terbiyesizlik nedendir?”

“Oysa bir Allâh adamının, yani bir peygamberin veya velînin gönlü incinmeyince, Allâh hiç bir kavmi rezîl ve rüsvâ etmemiştir.”

Dolayısıyla tasavvuf, incitmemek bahsi üzerinde ziyadesiyle durur. Öyle ki, incinmemek derecesinde… (Osman Nûri Topbaş, Ab-ı Hayat Katreleri, Erkam Yay.)