Zünnûn-i Mısrî (ks): “Ahlâkında, fiil ve hareketlerinde Allâh Teâlâ’nın habîbinin sünnetine uyan kimse, Hakk’a olan sevgisini isbat etmiş olur.” buyurarak bu hakîkati te’yîd eder....

Salı, 14 Ocak 2020 10:35 tarihinde oluşturuldu
Gösterim: 289
Pin It

Zünnûn-i Mısrî (ks):
“Ahlâkında, fiil ve hareketlerinde Allâh Teâlâ’nın habîbinin sünnetine uyan kimse, Hakk’a olan sevgisini isbat etmiş olur.” buyurarak bu hakîkati te’yîd eder.
Bayezid-i Bistâmî (ks) ise:
“Havada bağdaş kurup oturabilen birisini görürseniz, o şahsın ilâhî emir ve nehiy hudûdlarını koruduğunu, sünnete tâbî olduğunu ve Hakk’ın hukûkuna riâyet ettiğini görmedikçe, bunun bir keramet olduğuna inanmayınız.” der.
Sırât-ı müstakîm (dosdoğru yol), seçkin kimselerin yoludur. İstikâmetin esası da îmân ve takvâdır. Bu ikisinin mahalli ise kalbdir. Bu itibarla istikâmet, kalbde bulunan îmân ve takvâ ile vücûdun yek-âhenk olmasıdır. Kalbdeki, îmân, ihlâs ve îtidal, istikâmeti sağlar ve dâimî kılar. Peygamber (sav):
“Dil istikâmet üzere olmadıkça kalb, kalb istikamet üzere olmadıkça îmân müstakîm olmaz.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 198)

Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi, ayakta duran insanlar, gökyüzü ve açık hava