Sevgili dostlarımız; Kurban Bayramı faaliyetleri ve bağış kampanyamız devam ediyor.

on 13 Temmuz 2017
Gösterim: 950

Sevgili dostlarımız;
Kurban Bayramı faaliyetleri ve bağış kampanyamız devam ediyor. Moğolistan, Kazakistan ve Türkiye için kurban hisse bağışlarınız kabul edilmektedir. Allah(c.c.) yapacağınız bağışları kabul eylesin.
Amiin,

Nakledildiğine göre Roma İmparatoru Sezar bir konuşmasında uydurma bir kelime kullanır ve bunu birkaç kez tekrarlar. Âyandan biri hükümdarın sözünü keserek memleket diline hürmet etmesini rica eder. Bir diğeri ona şöyle der:

“Bahis mevzu ettiğin kelime, tutalım ki memleket dilinden değildir. Fakat mademki, Roma İmparatorunun ağzından çıkmıştır, artık memleketli olmuştur.”

Diğeri buna şu cevabı verir:

“Sezar! Sen dilediğin insanlara Roma vatandaşlığı sıfatı verir, mevki ve rütbe ihsan edersin. Fakat memleket dilinden olmayan (uydurma) bir kelimeye Romalı olma hakkını veremezsin.”

Bin yıldır kullanarak millî bünyemize kattığımız, fikir dünyamızın temel taşı hâline gelmiş ve hâlâ kullanılmakta olan “hayat” dolu kelimelere eski damgası vurup, yerine “yaşam” kelimesini yerleştirmeye çalışmak, Türkçeleştirmek değil, olsa olsa dilimizi diri diri mezara gömmektir.

Böyle misaller saymakla bitmez. Meselâ; “imkân” yerine “olanak”, “ihtimal” yerine “olasılık”, “hâkim” yerine “yargıç”, birbirinden farklı mânâ inceliklerine sahip “ihtilâl”, “inkılâp” ve “ıslahat” gibi kelimeleri topyekün atıp yerine “devrim” kelimesini uydurmak, Türk diline hizmet etmek değil, bilâkis ihânet etmek demektir.

Bir mütefekkir şöyle der:

“Bir milleti değiştirmek istiyorsanız, önce kelimelerini değiştirin!”

Bu sebeple dinden uzaklaştırma siyâseti tâkip edenlerin en mühim vâsıtası dâimâ dil olmuş, yani ondan dînî kelimeleri ayıklamak olmuştur. Zira insanlar -daha önce de ifâde ettiğimiz gibi- kelimelerle düşünürler. Mefhumları ve kelimeleri azaltılmış, kısırlaştırılmış ve çarpıtılmış bir “dil” ile derin İslâmî ve millî tefekkürün heyecan ufuklarına açılmak aslâ mümkün değildir. Bu yapılmadıkça da, davranış ve duygularımızın temelini teşkil eden tefekkür cılızlaşır ve gönül ufku daralır. Sıhhatli fikirler üretemeyen sığ ve kısır bir tefekkür ile de millî ve mânevî bünyemize kasteden zararlı akımlara karşı durulamaz. (Osman Nûri Topbaş, Genç Dergisi, Ocak-2015)

Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)

el-Veliyy: Seven, yardım eden, gerçek ve yegâne dost, yardımcı olan, kâinatın ve bütün mahlûkatın işlerini yürüten, sevk ve idare eden demektir.

Kısa Günün Kârı

Unutmayalım ki bizler, ecdâdımızın millî ve mânevî değerleriyle bütünleşebildiğimiz zaman, onların bıraktığı mukaddes emânetleri şerefle taşıyabiliriz. Ancak bu şekilde kendimize has millî ve mânevî şahsiyetimizi yaşatmış oluruz.

 
 

Verdiğiniz Kurban bağışları bir garibana şifa olabilir....

on 12 Temmuz 2017
Gösterim: 1098

 

Verdiğiniz Kurban bağışları bir garibana şifa olabilir.

Abdullah el-Kalânsî başından geçen bir olayı şöyle anlatır:

Bir sefer sırasında şiddetli bir rüzgâr çıktı, deniz azgınlaştı. Gemidekiler duâ ediyor, adaklar adıyorlardı. Benden de adak adamamı istediler. Ben dünyâdan vazgeçmiş biri olduğumu söyledimse de dinletemedim. Bunun üzerine “Eğer Allah beni bu musibetten kurtarırsa asla fil eti yemeyeceğim.” diye adak adadım. Onlar: “Kim fil eti yiyor ki, sen onu kendine haram kılıyorsun?” dediler. Ben: “Aklıma böyle geldi.” dedim.

Gemiden bir grup insanla kurtulduk. Bilmediğimiz bir sâhile çıkmıştık. Ne yapacağımızı, nereye gideceğimizi bilemez bir haldeydik. Yiyeceğimiz de yoktu. Açlıktan bîtap bir haldeyken bir de baktık ki bir fil yavrusu yakınımıza kadar gelmiş. Arkadaşlarım hemen onu kesip etini yediler. Israr ettilerse de ben yine yemedim. Bilâhare arkadaşlarım uykuya daldılar.

Bu arada anne fil bizim bulunduğumuz yere geldi. Yavrusunun kemiklerini görünce bizi teker teker koklayıp kimde yavrusunun kokusunu aldıysa onu ezip geçmeye başladı. Beni de kokladı. Etten yemediğim için bana bir zarar vermedi. Hattâ koca fil âdetâ bana sırtıma bin der gibi önümde eğildi. Ben sırtına binince de hızla yürümeye başladı. Gece boyunca gittik. Sabaha yakın beni bir yere indirdi. Seher vakti olduğum yerde dururken bir grup insana rastladım. Beni evlerine götürdüler, ağırladılar. Bir tercüman vasıtasıyla başımıza gelenleri anlattım. Bizim çıktığımız sahil ile onların bulundukları yerin sekiz günlük mesafe olduğunu söylediler. Hâlbuki ben o mesâfeyi bir gecede katetmiştim.

Bu hikâyeden de açıkça anlaşılacağı gibi takvâ ve ahde vefâ kişinin hem dünyâsını, hem dînini mâmur eder.(İsmail Hakkı Bursevî, Rûhu’l-Beyân, 5.Cilt, Erkam Yay.)

Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)

el-Metîn: Son derece güçlü, sağlam ve kuvvetli olan, kuvveti azalıp gevşemeyen çok dayanıklı olan demektir.

Kısa Günün Kârı

Emînlik ve ahde riâyet, müslümanlığın şiârıdır. Bir mü’minin emîn olmaması ve sözünden dönmesi, Allâh Teâlâ’yı çok gazaplandıran ve kişiyi esfel-i sâfilîne sürükleyen kötü bir vasıftır.

Hoca Ahmed Yesevi Vakfı kendi videosu...

on 12 Temmuz 2017
Gösterim: 1061
Hoca Ahmed Yesevi Vakfı kendi videosunu paylaştı.

 
 
 
 
-4:03
 
 
 
 
 
 
141 Görüntüleme
 
Hoca Ahmed Yesevi Vakfı
Rasit Kurt tarafından paylaşıldı · 5 saat · 

HOCA AHMED YESEVİ İLİM VE İRFAN VAKFI ve YARDIM KÖPRÜSÜ VAKFI KURBAN FAALİYETLERİ
İRTİBAT NUMARALARIMIZ
TÜRKİYE : 0507 408 01 10 (Zeki Can ) 
ALMANYA : +491626751389 (Turan Alper )
MOĞOLİSTAN : +976 94 31 48 42 ( Yardım Köprüsü Vakfı)

 
 

DEĞERLİ YARDIMSEVER DOSTLARIMIZ, KURBAN KAMPANYAMIZ BAŞLAMIŞTIR...

on 02 Temmuz 2017
Gösterim: 1023

DEĞERLİ YARDIMSEVER DOSTLARIMIZ, KURBAN KAMPANYAMIZ BAŞLAMIŞTIR. ALLAH(C.C.) YAPTIĞINIZ VE YAPACAĞINIZ KURBAN BAĞIŞLARINIZI KABUL EYLESİN.
AMİİN,

Her Sofraya Bir Komşu
Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“…Anaya, babaya, akrabâya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve mâliki bulunduğunuz kimselere ihsân ile muâmele edin, iyi davranın…” (Nisâ, 36)

Rasûlullah (sav) buyurdular:

“…Komşuna ihsanda bulun ki (kâmil bir) mü’min olasın…” (Tirmizî, Zühd, 2/2305; İbn-i Mâce, Zühd, 24)

Ebû Zer (ra) şöyle der:

“Dostum Rasûlullah (sav) bana şöyle vasiyet etti:

“Çorba pişirdiğin zaman suyunu çok koy. Sonra da komşularını gözden geçir ve gerekli gördüklerine güzel bir şekilde ikrâm et!” (Müslim, Birr, 143)

Hadîs-i şerîf muktezâsınca komşu hakkını îfâya, yokluk dahî mâzeret değildir. İmkânı dar olan kişi de gücü nisbetinde komşusunu kollamak durumundadır. Zîrâ Allah Rasûlü (sav)’den şöyle bir ihtar vârid olmuştur:

“Komşusu açken tok yatan kimse mü’min değildir.” (Hâkim, II, 15; Heysemî, VIII, 167)

Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)

el-Hakk: Varlığı ve ulûhiyeti kesin olan, inkârı mümkün olmayan, ezelî ve ebedî olan ve değişmeksizin var olan nihâî gerçek, kimseye muhtaç olmayan, sözü en doğru olan, eşyayı hikmetin gereğine göre icad eden demektir.

Kısa Günün Kârı

Komşularınızı iftar sofranıza davet edelim. Hep birlikte iftar organizasyonları yapalım, sofralarımızı sokaklara taşıyalım.

 
 
İnce lisan kullanmak gerek...

İnce lisan kullanmak gerek...

on 20 Şubat 2017
Gösterim: 1093

Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)

el-Azîz: Dengi ve benzeri bulunmayacak derecede değerli ve şerefli olan, güçlü ve yenilmez olan, daima galip gelen, mağlup edilmesi mümkün olmayan demektir.

Kısa Günün Kârı

Örnek nesildeki rûh inceliğinin, lisâna aksetmiş bir hâli... Düşünmek îcâb eder ki, bu kadar nâzik, zarif ve ince bir lisan kullanmayı telkin eden gönül hassâsiyeti; hangi terbiyenin, hangi eğitimin mahsûlüdür?..

 

İnce lisan kullanmak gerek...

Dünya geçici bir misafirhanedir.

Dünya geçici bir misafirhanedir...

on 01 Kasım 2016
Gösterim: 1138

Dünya geçici bir misafirhanedir. Hak katında horlanmış, zemm edilmişdir. Çünkü dünya herkese oyun oynamış, herkesi kendisi ile oyalamış, kendisini sevdirmesini bilmiş.Taşı ile toprağı ile türlü türlü şekillerde görünmüş. Bilhassa sevenlerine türlü gaileler, huzursuzluklar vermiş, kendisine sarılanları perişan etmiş sonunda da rağbet edenlerinden bir kahpe gibi yüz çevirmiş ve çevirmektedir.

Ancak az bir zümre huzura kavuşabilmişler, kendilerini bu bâdireden muhafaza edebilmişler. Bunlar dünyaya gelmekdeki gâyeyi iyi anlayıp, Kur'an-ı Kerîm'in emirlerine sarılan ve Fahr-i Kâinat Efendimizin yolunu izleyen akıllı, zeki, sâlihler, muttakîler, ârifler ve Hakk âşıklarıdır. Bunlar dünyanın geçiciliğine ve sahteliğine aldanmamışlar, zamanlarını Allah'a karşı ubudiyetle geçirmişlerdir.

Basiret sahibleri için cenâze bir ibret levhasıdır. Ne yazık ki insanoğlu gâfildir. Kendisinin fani olduğunu bildiği halde, sanki hiç ölmeyecekmiş gibi var kuvvetiyle dünyaya çalışır. Ne kadar kaçınırsa kaçınsın akıbet kara toprağa gömülecektir.

Omuzumuzda cenâzeleri kabristana götürmemize rağmen kendimiz için bir ibret dersi alıp; mütenebbih olabiliyor muyuz? Bu bizim basiret gözümüzü açıb da, Allahü teâlânın rızası yolunda, ahıret için hazırlıklı olmamıza sebeb teşkil ediyor mu? Aynı ölümü kendimizin de tadacağımızı unutuyor muyuz?

Akıllı insan'ın endişesi istikbâldir. Onun için dünya istikbâli mühim ise de, bâkî hayat olan daimi hayat daha mühimdir. Yani ahirete Allah'ın rızası kazanılarak göçülebilirse, işte o zaman hakiki saadet başlar. Hatta dünyada iken.

Akıllı insan, düşük ahlâklı, diyâneti zayıf insanlardan hem kendisini hem de yakınlarını korur, mümkün olduğu kadar onlarla temas ettirmez. Çünkü o, kimle ülfet edilirse, onun halinin, ahlâkının kolaylıkla kendisine geçeceğini bilir. (Sadık Dânâ, Altınoluk Dergisi Ağustos-2000)

Hoca Ahmed Yesevi Vakfı'nın fotoğrafı.
Hoca Ahmed Yesevi Vakfı'nın fotoğrafı.
 
Tebessüm etmek sadakadır.

Tebessüm etmek sadakadır.

on 30 Ekim 2016
Gösterim: 1303

Tebessüm etmek sadakadır. Günlük hayatımızda yüzümüzde tebessüm, dilimizde tatlılık olsun. İnşallah,
Amiin,

Şeyh Sâdî, Bostan adlı hikemî eserinde çok ibretli bir hikâye nakleder:

“Tatlı dilli, güler yüzlü bir delikanlı bal satardı. Bu, öyle bir civanmert idi ki, gönüller onun tatlılığından yanar, erirdi. Boyu, beli saz ile bağlanmış şeker kamışına benzerdi. Müşterisinin sayısı belli değildi.

Öyle bir yiğit idi ki, faraza bal satmayıp zehir satacak olsaydı, herkes zehri onun elinden, bal gibi içerdi.

Suratsızın biri de, o yiğidin satışına özendi, kazancını kıskanıp bal satmak istedi. Bal tablası başında, sirke satan yüzüyle, mahalle mahalle dolaştı. «Bal, bal!» diye bağırdı durdu. Fakat balına müşteri değil, bir sinek bile konmadı.

Akşam oldu, eve döndü. Eline bir kuruş geçmemişti. Fenâ hâlde kızdı, bir köşeye çekildi, oturdu. Günahının cezâsından korkan günahkâra, bayram günü zindanda tutulan bedbahta benziyordu.

Hanımı ona, latîfe sûretiyle:

“–Ekşi yüzlünün balı acı olur!..” dedi.

Çirkin huy insanı cehenneme götürür. İyi huy ise cennetten çıkmıştır.

Arkadaş! Yürü, gerekirse ırmaktan sıcak su iç de, kızgın güneşte kavrulsan bile ekşi yüzlü insanın elinden soğuk şeker şerbeti içme! Kaşları diken gibi çatılmış olan kimsenin ekmeğini yemek, rûha ziyanlıktır.

Efendi, hırçınlıkla işini sarpa sardırma; çünkü hırçınlar dâimâ bedbaht olurlar. Farz edelim ki; altının, gümüşün, bir şeyin yok. Tatlı bir dilin de mi yok?” (Osman Nuri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlakı-1, Erkam Yay.)

Hoca Ahmed Yesevi Vakfı'nın fotoğrafı.
Hoca Ahmed Yesevi Vakfı'nın fotoğrafı.
Hoca Ahmed Yesevi Vakfı'nın fotoğrafı.
Cennet yolcularından eylesin

Cennet yolcularından eylesin...

on 25 Ekim 2016
Gösterim: 1095

Rabbim, cümlemizi Cennet yolcularından eylesin,
Amiin,

Cennet yolcusu olabilmek için muhabbetullah tohumlarını mârifetullah güneşi ile yeşertmek şarttır. Bunun için de dünyanın fânî yaldız, şa’şaa ve gel-geç sevdalarından kalben uzakta kalmak bir zarûrettir. Nitekim İbrahim bin Ethem Hazretleri’nin hayatı, hikmet aynasında seyredildiğinde onun gerçek muhabbet ve mârifete nasıl yönlendirildiği gayet âşikârdır:

Bir gece yarısıydı. İbrahim bin Ethem, tahtının üzerinde uyuyakalmış olarak yatmaktaydı. Birden sarayının damında müthiş bir gürültü ve patırtı çıktı. Yüksek sesle bağırışıp-çağrışmalar, gittikçe çoğaldı ve en nihayet sultanı uyandırdı.

Sultan İbrahim bin Ethem, hızla yerinden doğrularak dama doğru haykırdı:

“– Kim var orada? Gecenin bu saatinde damda ne yapıyorsunuz?”

Derinden bir cevap geldi:

“– Kaybolan devemizi arıyoruz sultanım!”

İbrahim bin Ethem hiddetle seslendi:

“– Damda deve aranır mı bre ahmaklar?!.”

Bu seferki cevap çok mânidâr ve irşâd niteliğindeydi:

“– Ey İbrahim bin Ethem! Sen damda deve aranmayacağını biliyorsun da, sırtındaki ipekli elbiseler, başındaki tâc, elindeki kırbaç ve oturduğun tahtla Hakk’ı arayıp bulamayacağını bilmiyor musun?!.”

Bu ve benzeri hâdiselerden sonra İbrahim bin Ethem’in rûhunda uzun zamandır başlamış bulunan manevî med-cezirler sıklaştı. Nihayet o samimî kul, tacını da tahtını da bırakarak yüce muhabbet ve mârifete öylesine sarıldı ki, içindeki bütün çalkantılar, fırtınalar ve depremler tamamen sükûn buldu. Böylece İbrahim-i Ethem Hazretleri oldu. Evliyâullahın büyüklerinden sayıldı. (Osman Nûri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Ekim-2006)

Hoca Ahmed Yesevi Vakfı'nın fotoğrafı.
Hoca Ahmed Yesevi Vakfı'nın fotoğrafı.
Hoca Ahmed Yesevi Vakfı'nın fotoğrafı.
Kul hakkı irtikâbı

Kul hakkı irtikâbı...

on 22 Ekim 2016
Gösterim: 1269
 Kul hakkı irtikâbı insanın mâneviyâtı üzerinde menfî bir tesir icrâ eder ve çok ağır bir haramdır.
İnsanların hâlis ve sâlih ameller işlemeye muvaffak olamamalarının başlıca sebebi; harama, şüpheli şeylere ve kul hakkına yeterince dikkat etmemeleridir. İbâdetlerde huzur ve huşû hâlinde bulunabilmek, zevkle ve gözyaşı dökerek Allâh’ın emirlerini îfâ edebilmek; ancak kul hakkından sakınarak titiz bir takvâ hayâtı yaşamaya bağlıdır.
Rasûlullah (sav) Efendimiz’in, bizim kul hakkı husûsundaki hassâsiyetimizi artırmamız için buyurmuş olduğu şu sözler, ne kadar ibretli bir tâlimattır:
“Nihâyet ben de bir insanım! Aranızdan bazı kimselerin hakları bana geçmiş olabilir. Kimin malından sehven (bilmeyerek) bir şey almışsam, işte malım gelsin alsın! İyi biliniz ki, benim katımda en sevimli olanınız, varsa hakkını benden alan veya hakkını bana helâl eden kişidir. Zira Rabbime, ancak bu sâyede helâlleşmiş olarak ve gönül rahatlığı ile kavuşmam mümkün olacaktır…”
Bu sözleri dinleyen bir adam ayağa kalkarak:
“–Bir kişi, Siz’den istekte bulununca, ona üç dirhem vermemi emretmiştiniz, ben de vermiştim.” dedi. Peygamber Efendimiz (sav):
“–Doğru söylüyorsundur. Ey Fadl bin Abbâs, buna üç dirhem ver!” buyurdu. Sonra şöyle duâ etti:
“Allâh’ım! Ben, ancak bir insanım. Müslümanlardan kime ağır bir söz söylemiş veya onu incitecek şekilde vurmuşsam, Sen bunu onun hakkında temizliğe, ecre ve rahmete vesîle kıl!” (Ahmed, III, 400)
Efendimiz’in bu emsâlsiz davranışı, toplumun en alt kademesindeki bir kimseden en üst makâmındaki idârecilere varıncaya kadar herkesin ibret alması gereken bir numûnedir. Ne büyük bir fazîlettir ki, bütün âlemlerin, yüzü suyu hürmetine yaratıldığı Hazret-i Peygamber (sav), te’yîd-i ilâhîye mazhar olmasına ve bütün mâsûmiyetine, yani günahtan korunmuşluğuna rağmen, üstünde kul hakkı olabileceğini ifâde buyurmuş ve ashâbına kimin hakkı varsa gelip kendisinden almasını açıkça îlân etmiştir. Böylece, helâlleşmenin ehemmiyetine müstesnâ bir misâl olmuştur.
(Osman Nuri Topbaş, Şebnem Dergisi, Aralık-2009)
Hoca Ahmed Yesevi Vakfı'nın fotoğrafı.
Hoca Ahmed Yesevi Vakfı'nın fotoğrafı.
Hoca Ahmed Yesevi Vakfı'nın fotoğrafı.
Onlardan kimi de...

Onlardan kimi de...

on 12 Ekim 2016
Gösterim: 1212

Kurban Yardımlarınız için Allah razı olsun. Allah(c.c.) kabul eylesin.
Amiin,
Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“Onlardan kimi de, Eğer Allah lütuf ve kereminden bize verirse, mutlaka sadaka vereceğiz ve elbette biz sâlihlerden olacağız! diye Allah'a and içti. Fakat Allah lütfundan onlara (zenginlik) verince, onda cimrilik edip (Allah'ın emrinden) yüz çevirerek sözlerinden döndüler.” (Tevbe, 75-76)

Rasûlullah (sav) buyurdular:

“Şükrünü edâ edebileceğin az mal, şükrünü edâ edemeyeceğin çok maldan daha hayırlıdır…” (Taberî, Câmiu’l-Beyân, XIV, 370-372.)

Hoca Ahmed Yesevi Vakfı'nın fotoğrafı.
Hoca Ahmed Yesevi Vakfı'nın fotoğrafı.
Hoca Ahmed Yesevi Vakfı'nın fotoğrafı.
Andolsun ki,

Andolsun ki,

on 29 Eylül 2016
Gösterim: 1147

Vakfımızın Moğolistan'daki Kurban Çalışması Karelerine Devam.
Allah kabul eylesin, Allah(c.c.) razı olsun.
Amiin,

Cenâb-ı Hak buyuruyor:
" Andolsun ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı..."
(Fetih, 27)

Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Rüya üç kısımdır: Birincisi sâlih rüya olup Allah’tan bir müjdedir; ikincisi şeytanın verdiği korku, (vesvese) ve hüzündür; üçüncüsü de kişinin kendi kendine konuştuğu şeylerdir. Kim rüyasında hoşlanmadığı bir şey görürse, onu başkalarına anlatmasın; hemen kalkıp namaz kılsın…”
(Buhârî, Ta’bîr, 26; Müslim, Rüyâ, 6)

Hoca Ahmed Yesevi Vakfı'nın fotoğrafı.
Hoca Ahmed Yesevi Vakfı'nın fotoğrafı.
Hoca Ahmed Yesevi Vakfı'nın fotoğrafı.
Ameli Salih...

Ameli Salih...

on 28 Eylül 2016
Gösterim: 1238

Vakfımızın İstanbul'daki Kurban Faaliyetinden Kareler; Allah(c.c.) razı olsun. Devamını nasip eylesin.
Amiin,
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“(İnsanları Kurʼân ile) Allâhʼa çağıran, amel-i sâlih işleyen ve «Ben müslümanlardanım.» diyenden kimin sözü daha güzeldir?”
(Fussilet, 33)

Rasûlullah (sav) buyurdular:
“…Peygamberler, ümmetlerine Allâhʼın şâhididir. Fakat benim ümmetim de diğer ümmetlere Allâhʼın şâhididir.” (Bkz. Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, XII, 171-172/34530)

Hoca Ahmed Yesevi Vakfı'nın fotoğrafı.
Hoca Ahmed Yesevi Vakfı'nın fotoğrafı.
Ezeli ve ebedi...

Ezeli ve ebedi...

on 26 Eylül 2016
Gösterim: 1164

Moğolistan'daki Kurban Faaliyetinden Kareler Devam;
Allah(c.c.) razı olsun, kabul eylesin.
Amiin,

Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)

el-Hayy: Hayatı, ezelî ve ebedî olarak sarmalayan, bütün hayatların kaynağı olan, ezelî ve ebedî olarak ölmeyen, diri olan demektir.

Kısa Günün Kârı

Arzular mihrap ve kıble haline gelince insan, zaaflarının putperesti oluyor. Aslî hakikatini, derunî istidatlarını dumura uğratıyor.

Hoca Ahmed Yesevi Vakfı'nın fotoğrafı.
Hoca Ahmed Yesevi Vakfı'nın fotoğrafı.
Hoca Ahmed Yesevi Vakfı'nın fotoğrafı.
Hoca Ahmed Yesevi Vakfı'nın fotoğrafı.
+2
 
Sevginizi verin...

Sevginizi verin...

on 25 Eylül 2016
Gösterim: 1142

Moğolistan'daki Kurban kesimlerinden görüntüler, Allah(c.c.) devamını nasip eylesin. Herkesten razı olsun.
Amiin,
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)

el-Mümît: Ölümü yaratan, ecelleri geldiğinde canlıları öldüren, mahlûkuna bağışlamış olduğu his ve hareket enerjisini zamanı gelince kesen demektir.

Kısa Günün Kârı

Hâllerdeki sirâyet, yukarıda temâs edilmiş olduğu üzere muhabbet ve ünsiyet nisbetinde gerçekleşir. Kâmil bir mü’min olabilmek için, sâdık ve sâlihlerle ünsiyet hâlinde bulunmak, yâni onları sevmek ve onlara yakın bulunmaya çalışmak, bu temâyülün kuvvetlenip arzu edilen netîceyi hâsıl etmesi için şarttır.

Hoca Ahmed Yesevi Vakfı'nın fotoğrafı.
Hoca Ahmed Yesevi Vakfı'nın fotoğrafı.
Hoca Ahmed Yesevi Vakfı'nın fotoğrafı.
Sevginizi verin...